Türkiye’de Basın denildiğinde, özgürlüğün, halkın iradesine haber sunan, kamuoyunun merak ettiği haberleri duyuran, halkın sesi, kulağı ve gözü olan basın artık yavaş yavaş yandaş basın haline getirilmiş, konuşamaz, yazamaz, bir noktaya kadar düşürülmüş bir basın diyoruz ve bunun adına da hür basın diyoruz. Peki basın hürdür sloganına ne oldu? Hani basın hürdü? Hani basın sadece doğruları yazmakla mükellefti? Oysa yandaş basın haline gelindiği şu günlerde özellikle yerel basının bitirilme noktasına gelmesine ve desteklerin giderek kesilmesine neden olan sadece yandaşlara sunulan desteklerin istenildiği şekilde haber yaptırılmasına kadar uzayan bir yerel basın ile karşı karşıyayız.

Yerel basın neden yok edilmek isteniliyor, belediyelerin her yıl bayramlarda, dini ve milli bayramlar olarak kutlama mesajları adı altında yerel basına verilen ilanlar, reklamlar, ve destek amaçlı gazete aboneleri giderek yok edilmekte, sayıştay müfettişleri kararı diye belirtilerek desteklerin kısıtlanması ile yerel basına adeta ceza kesilircesine desteklerini kesen belediyeler, bu konuda yerel basını bitirme ve yıpratma politikası uygulamaktalar. Sadece belediyeler demek ile konuyu belediye yönetimlerine bağlamak yeterli değildir. Çünkü belediye basın bürolarına oturtulan başta basın müdürleri oysa basın ile alakaları olmayan basın müdürleri ve basın danışmanları kendi kafalarına göre yandaş davranmakta, kendilerini eleştiren basına karşı ambargo uygulamakta ve desteklerden mahrum etmeye çalışmaktalar.

Belediyelere oturtulan basın müdürleri aslında basın ile alakaları olmayan, basından anlamayan kişiler basın müdürlük koltuklarına oturtulmakta, gelişi güzel kendilerine kalemşör arayarak yandaş davranarak ilan ve abonelerini keserek, sayfa çalışmalarını vermeyerek o basına ceza vermeye kalkıyorlar, sanki o oturdukları koltuklar babalarının koltuğu sanarak hareket ediyorlar, peki tüm bu olumsuzluklara ve eleştirilere açık olamayan bir yönetim anlayışı ile karşı karşıya kalan yerel basın cezalandırılmakta halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlamaktadırlar. Sadece basın müdürleri değil bunlara birde basın danışmanlarını eklemek gerekiyor.

Belediyelerde basın danışmanları alınarak başkana basın danışmanlığı yapmak için o koltuklara oturan basın danışmanları sanki kendilerini dev aynasında görmekte ben istediğimi yaparım dercesine kendi bildiklerini okumakta, bununla da yetinmemekte ve kendine haftalık, 15 günlük, aylık gazete yada dergi kurarak belediyenin her türlü desteklerinden faydalanmaktadırlar. Nede olsa adları basın danışmanları ya, belediyeyi de kullanarak diğer kurumlarda kendi adlarına yada kızlarının, oğullarının ismi adı altında gazete çıkartmakta ve belediyedeki görevini kullanarak diğer kurumlardan gazetelerine destek sağlamaktadırlar. Hem belediyeden maaş alacaksın, belediyenin basına ayrılan bütçesini istediğin gibi gelişi güzel şişme faturalarla dolduracaksın, ve üstüne kendi gazetenede her türlü destekli faturaları keseceksin ve tüm bunlara da belediye başkanları göz yumarak o danışmanları ve basın müdürlerini servet sahibi olmalarına göz yumacaksın. Sayıştay müfettişleri bu konuda öncelikle belediyelerde basına ayrılan bütçenin nasıl ve ne şekilde kimlere faturalar kesilmiş, harcamalar nasıl yapılmış dercesine mercek altına alarak geniş çaplı araştırmalı ve ona göre raporunu tutmalı bakalım o basın danışmanları yada basın müdürleri nasıl servet edinmişler ona bakmalı….