Sahile nazır bir bankta oturmuş denizi seyrediyordum. Yanıma on beş, on altı yaşlarında genç kızlığa doğru yeni adım atmış bir kız oturdu.
Bir küçük tebessüm ve bir merhabadan sonra hiç vakit kaybetmeden bana ardı arkası gelmez sorular sormaya başladı. Bu tatlı birazcık da meraklı olan bu genç kız çocuğuyla sohbet edip konuşmak, bana da keyif vermişti. Onunla sohbet ederken de ister istemez ben de hayattan bîhaber "O" ilk gençlik yaşlarıma gitmiştim.
Bana ikide bir sorular soruyor, sonra da sorduğu bu soruların cevabını pür dikkat bir merakla dinliyor, benim de ona sorduğum sorulara da heyecan ile cevap veriyordu. Onunla yaptığımız bu küçük sohbetlerin konusu uzamış tâ aşka kadar bile gelmişti.
- Abla şu aşk denilen şey acaba nedir nasıl bir şeydir? diyerek merakla aşk hakkında ilk sorusunu sordu.
- O bir akıl tutulmasıdır "küçüğüm" dedim.
- Peki ben bunu nasıl anlayacağım abla?
- Aklın söz dinlemeyip midendeki kelebekler seni esir aldığında anca anlarsın...
- Hım iyiymiş abla "midede kelebekler".
Biliyor musun abla benim karnım acıktığında da senin anlattığın gibi kelebekler uçuyor.
Hafifçene gülümseyerek;
- Deli kız eh işte aşk da öyle bir şey zaten bazen acıktırır, bazen susatır bazen de iştahını kesiverir.
- Vay canına dinlemesi bile güzel sanırım
"Aşk" anlatıldığı gibi ayakları yerden kesen bir şey..
- Evet öyle canım dedikleri az bile küçüğüm.
Çünkü her aşk kendi rengini barındırırken, aynı zamanda ayrı renkte de yaşar herkesi dedim..
- Peki biter mi aşk?
- Biter tabii ama eğer gerçekse adına sevgi denilen yeni bir şeyi de doğurur.
- Peki gerçek değilse o aşk ne olur?
- Biri hâlâ yüreğinde yaşarken, diğeri o aşktan vazgeçerse eğer; o da nefreti, nefret de bazen intikamı doğurur.
- Yani doğuran bir şey mi aşk?
Kimine göre öyle küçüğüm;
Bazen umut.
Bazen daha çok sevgi.
Bazen pişmanlık da doğurur...
- Şimdi aşk iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilemedim?
- Ah küçüğüm ah sana bir sey diyeceğim. Şimdi sen unut aşka dair tüm söylediklerimi.
Çünkü tek bir gerçek var o da bir gün aşk seni teslim alıp gökyüzüne doğru çıkardığında yahut da ordan alıp seni bir gün yere fırlatıp attığında ancak anlayacaksın aşkı.
Şanslıysan aşktan yana, düşsen bile gökyüzündeki yıldızları elele beraber seyredeceğin bir adam olacak.
Aklın firarda kendini unutup o olurken;
kendini sebepli sebepsiz gülümserken bulacaksın.
Ama küçüğüm "Aşk kapını çaldığında" şans senden yana değilse bile aşkın acısı seni defalarca esir alsa da sen onu sevmekten asla vazgeçmeyeceksin.
Kalbin ona teslim olmuşken acısına bile seve seve razı olacaksın.
İstesen de, istemesen de bu hep böyle olacak küçüğüm.
Dilerim aşkın o tarafı seni hiç bulmaz.
Aklındaki hep yanında olur küçüğüm...
Nevin Aktekin Gülfirat
|